Bu materyal .... diline çevrilmiştir.
- português - Portuguese
- اردو - Urdu
- Ўзбек - Uzbek
- Deutsch - German
- español - Spanish
- বাংলা - Bengali
- bosanski - Bosnian
- ไทย - Thai
- română - Romanian
- svenska - Swedish
- Tiếng Việt - Vietnamese
- മലയാളം - Malayalam
- magyar - Hungarian
- हिन्दी - Hindi
- Hausa - Hausa
- فارسی - Persian
- 中文 - Chinese
- Bahasa Indonesia - Indonesian
- Wikang Tagalog - Tagalog
- English - English
- አማርኛ - Amharic
- Русский - Russian
- العربية - Arabic
- नेपाली - Nepali
- italiano - Italian
- অসমীয়া - Assamese
Full Description
İslam
Fıtrat, akıl ve saadet dinidir.
Bismillâhirrahmânirrahîm
Kendine şunu sordun mu?
Gökleri, yeri ve bunlarda bulunan büyük varlıkları kim yarattı? İçindeki bu sağlam ve ayrıntılı sistemi kim yarattı?
Bu büyük kâinat, asırlar boyunca en ince ayrıntısına kadar kanunları ile nasıl bir düzen ve istikrar içindedir?
Bu kâinat kendisini mi yarattı? Ya da hiçlikten mi geldi? Yoksa tesadüfen mi var oldu?
Seni Kim Yarattı?
Bu hassas sistemi senin vücuduna ve canlıların vücutlarına kim yerleştirdi?
Hiç kimse bir evin inşa edilmeden kendi kendine meydana geldiğini ya da bu evi yokluğun yarattığını kabullenmez! Peki bazı insanlar bu büyük evrenin bir yaratıcısının olmadan meydana geldiğini söyleyenlere nasıl inanırlar? Akıl sahibi bir insan, bu denli hassas düzenle işleyen evrenin tesadüfen ortaya çıktığının söylenmesini nasıl kabul edebilir?
Elbette ki, bu kâinatın ve içindeki her şeyin yaratıcısı, idare edeni ve yöneticisi olan büyük bir ilah vardır ve O da yüce Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'dır.
Rabbimiz bize elçiler gönderdi. Sonra onlara ilahi kitaplar (vahiy) indirdi. Bu vahyin sonuncusu, Allah'ın son elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirilen Kur'an-ı Kerim'dir. Gönderilen bu kitap ve elçiler aracılığıyla şunları öğrendik:
⦁Bize, kendisini, sıfatlarını, üzerimizdeki haklarını öğretmiş ve bizim de O'nun üzerindeki hakkımızı bildirmiştir.
⦁Yüce Allah kendisinin mahlukatı yaratan Rabbimiz olduğunu, hayat sahibi ölümsüz olduğunu, mahlukatının avcunda, O'nun boyunduruğu ve kontrolü altında olduğunu bize öğretmiştir.
Kendisinin sıfatlarından birinin de ilim olduğunu ve ilmiyle her şeyi kuşattığını, kendisinin her şeyi işiten ve gören olduğunu, yerde ve gökte hiçbir şeyin kendisine gizli kalmadığını haber vermiştir.
Rabbimiz, diri ve Kayyûm olandır, rızıklandırandır, her yaratılmışın hayatı yalnızca O'nun yaratmasıyladır. O, kayyum; her yaratılmışın hayatının kendisine bağlı olduğu Rabbimiz -Subhanehu ve Teala-'dır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:﴿اللَّهُ لا إِلَهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ لا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلا نَوْمٌ لَهُ مَا فِي السَّمَوَاتِ وَمَا فِي الأَرْضِ مَنْ ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِنْدَهُ إِلَّا بِإِذْنِهِ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلا يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِنْ عِلْمِهِ إِلَّا بِمَا شَاءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضَ وَلا يَئُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ﴾ {Allah, kendisinden başka hak ilah olmayandır, O, Hayy (diri) ve Kayyûm'dur (her an yarattıklarını gözetendir ). O'nu ne bir uyuklama ve ne de bir uyku tutar. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun ilminden kendisinin dilediği dışında hiçbir şeyi kavrayamazlar. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kuşatmıştır. Onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O; çok yücedir, çok büyüktür.}[Bakara Suresi: 255. Ayet]
⦁Kendisinin kemal sıfatlara sahip olan Rab olduğunu bize bildirmiştir. Bize, O'nun büyüklüğünü, kudretini ve sıfatlarının mükemmelliğini gösteren, yaratmasındaki harikaları ve kudretini kavrayan akıl ve duyular vermiştir. O, bize kemalini ve kusurlarla vasfedilemeyeceğini algılayacağımız bir fıtrat bahşetmiştir.
⦁Rabbimiz göklerin üzerinde olduğunu, dünyanın içinde olmadığını ve dünyanın da O'nda hulul etmediğini bize bildirmiştir.
⦁Bizlere, O'na teslim olmamız gerektiğini ve O'nun bizim ve kâinatın yaratıcısı ve idare edicisi olduğunu haber vermiştir.
Yaradan yücelik sıfatlarına sahiptir ve asla ihtiyaç ve eksiklikle nitelenemez. Rabbimiz unutmaz, uyumaz, yemek yemez, O'na eş veya çocuk nispet edilemez. Yaratıcının yüceliğiyle çelişen tüm deliller, Allah -Azze ve Celle-'nin rasûlleri -aleyhimusselam- tarafından getirilen doğru vahyin bir parçası değildir.
Allah Teâlâ kerim olan kitabında şöyle buyurmuştur:﴿قُلۡ هُوَ ٱللَّهُ أَحَدٌ * {De ki: O Allah birdir*ٱللَّهُ ٱلصَّمَدُ * Allah Samed'dir*لَمۡ یَلِدۡ وَلَمۡ یُولَدۡ * Doğurmamış ve doğurulmamıştır*وَلَمۡ یَكُن لَّهُۥ كُفُوًا أَحَدُۢ﴾ O'nun hiçbir dengi yoktur}[İhlâs Sûresi: 1-4 Ayetler]
Eğer yaratıcı olan Rabbimize iman ediyorsan... Yaratılış amacının ne olduğunu hiç merak ettin mi? Allah -Azze ve Celle- bizden ne istiyor ve varoluşumuzun amacı nedir?
Acaba Allah -Azze ve Celle- bizi yaratıp sonra kendi başımıza bırakmış olabilir mi? Acaba Allah -Azze ve Celle- bütün bu canlıları amaçsız veya gayesiz bir şekilde yaratmış olabilir mi?
Gerçek şu ki, yüce yaratıcı olan Rabbimiz, "Allah" -Azze ve Celle- bize, yaratılış amacımızın yalnızca kendisine ibadet etmek olduğunu ve bizden ne istediğini haber vermiştir. İbadete ancak kendisinin layık olduğunu bildirmiş ve rasûlleri -aleyhimusselam- aracılığıyla bize nasıl ibadet edeceğimizi açıklamıştır. O'nun emirlerine uyup, yasaklarını terk ederek O'na nasıl yaklaşacağımızı, O'nun rızasını nasıl kazanıp, azabından da nasıl sakınacağımızı ve bize ölümden sonraki akıbetimizin ne olacağını haber vermiştir.
Bu dünya hayatının sadece bir imtihandan ibaret olduğunu, gerçek ve eksiksiz hayatın ölümden sonra ahirette olacağını haber vermiştir.
Allah -Azze ve Celle-'nin emrettiği gibi kim O'na ibadet edip, yasakladıklarından sakınırsa, dünyada güzel bir hayat, ahirette de sonsuz mutluluk verileceği, kim de Ona isyan edip inkâr ederse, dünyada bir sefalet ve ahirette ise sonsuz bir azap çekeceği bize haber verilmiştir.
Çünkü biliyoruz ki, her birimiz iyi ya da kötü yaptıklarımızın karşılığını almadan bu hayattan geçip gidemeyiz. Peki, zalimler için ceza, iyilik edenler içinse bir mükâfat olmayacak mı?
Rabbimiz, O'nun rızasını kazanmanın ve azabından kurtulmanın ancak İslam dinine girmek ile olacağını bizlere haber vermiştir. Bu, O'na teslim olmak, hiçbir şeyi ortak koşmadan yalnızca O'na ibadet etmek, itaatler ile O'na boyun eğmek ve O'nun gönderdiği dinden razı olup kabul ederek gerçekleşir. İnsanlardan bunun dışında bir din kabul etmediğini bizlere haber vermiştir. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur.(وَمَن يَبۡتَغِ غَيۡرَ ٱلۡإِسۡلَٰمِ دِينا فَلَن يُقۡبَلَ مِنۡهُ وَهُوَ فِي ٱلۡأٓخِرَةِ مِنَ ٱلۡخَٰسِرِينَ) {Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.}[Âl-i İmrân Sûresi: 85. Ayet]
Bugün çoğu insanın neye taptığına bakarsa; birini bir insana taparken, bir başkasını bir puta taparken, bir diğerini de bir gezegene taparken veya buna benzer hallerde bulur. Akıl sahibi bir insan, sıfatları mükemmel olan âlemlerin Rabbinden başkasına ibadet etmemelidir. Öyleyse insan, kendisi gibi yaratılmış bir varlığa ya da kendisinden daha aşağı olan bir canlıya nasıl ibadet edebilir?! İlah, bir insan, bir put, bir ağaç ya da bir hayvan olamaz!
Bugün insanların -İslam dışında- ibadet ettiği dinler Allah tarafından kabul edilmemektedir. Çünkü bunlar, insanların kendi ürettikleri dinler veya ilahi olup, sonra insan eliyle değiştirilen dinlerdir. İslam dini ise âlemlerin Rabbinin dinidir. Ne değişir ne de dönüşür. Bu dinin kitabı Kur'an-ı Kerim'dir. Allah -Azze ve Celle-'ın indirdiği şekliyle muhafaza edilmekte ve son peygambere indirildiği dille günümüze kadar Müslümanların elinde bulunmaktadır.
İslam'ın temellerinden biri de, Allah -Azze ve Celle-'nin gönderdiği, tamamı beşer olan tüm elçilere iman etmektir. Allah -Azze ve Celle- onları ayet ve mucizelerle desteklemiş, şirk koşmadan yalnızca kendisine ibadete davet etmeleri için insanlara göndermiştir.Elçilerin sonuncusu, Peygamber Efendimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- 'dir. Allah onu, kendisinden önceki peygamberlerin şeriatlarını ortadan kaldıran son ilahi şeriatla göndermiş ve O'nu, en büyüğü Kur'an-ı Kerim olan büyük mucizelerle desteklemiştir. Âlemlerin Rabbinin sözü olan, insanlığın gördüğü en azametli, muhtevası, üslubu ve düzeniyle mucizevi bir kitaptır. Dünya ve ahiret saadetine ulaştıracak hak yolu gösterir. Arapça dilinde indirilmiştir.
Kur'an'ın yaratıcımız Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nın sözü olduğuna, insanlar tarafından yazılmış olamayacağına dair, şüpheye yer bırakmayacak kadar çok akli ve bilimsel deliller vardır.
İslam'ın esaslarından birisi de meleklere ve ahiret gününe iman etmektir. Allah Teâlâ kıyamet gününde insanları, yaptıklarının hesabını vermek için kabirlerinden diriltecektir. Kim salih amel işlemişse Mümin bir kimsedir ve onun için Cennet'te devamlı nimetler vardır. Kim de kâfir olur ve günah işlerse onun için de Cehennem'de büyük bir azap vardır. İslam'ın esaslarından birisi de Allah Teâlâ'nın hayır ve şer olarak takdir ettiklerine iman etmektir.
İslam dini, fıtrata ve akla uygun, bütün herkes tarafından kabul gören, kapsamlı bir yaşam biçimidir. Yüce yaratıcının kulları için şeriat kıldığı, dünya ve ahiret hayatında bütün insanlar için hayır ve saadet dinidir. Bu din; bir ırkı diğerinden ayırmaz, bir rengi diğerinden ayırmaz ve onda insanlar eşittir. İslam dininde insanlar sadece işlemiş oldukları salih amellere göre öne çıkarlar.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:(مَنۡ عَمِلَ صَٰلِحا مِّن ذَكَرٍ أَوۡ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤۡمِن فَلَنُحۡيِيَنَّهُۥ حَيَوٰة طَيِّبَة وَلَنَجۡزِيَنَّهُمۡ أَجۡرَهُم بِأَحۡسَنِ مَا كَانُواْ يَعۡمَلُونَ) {Erkek veya kadın, kim Mümin olarak salih amel işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.}[Nahl Sûresi: 97. Ayet]
Allah -Azze ve Celle-, kitabı Kur'an-ı Kerim'de bizlere bildirdiği hususlar arasında, Rab ve mabut olarak Allah -Azze ve Celle-'ye, din olarak İslam'a, rasûl olarak Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e iman etmenin zorunluluğundan bahsetmiştir. İslam'a girmek, insanın bu hususta seçim hakkının olmadığı bir meseledir. Kıyamet günü hesaplar görülecek ve karşılıklar verilecektir. Kim gerçek anlamda Mümin ise onun için büyük bir kurtuluş ve başarı vardır. Kim de kâfir ise apaçık hüsrana uğrayacaktır.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:(... وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ يُدۡخِلۡهُ جَنَّٰت تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ وَذَٰلِكَ ٱلۡفَوۡزُ ٱلۡعَظِيمُ، {... Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları Cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.}وَمَن يَعۡصِ ٱللَّهَ وَرَسُولَهُۥ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُۥ يُدۡخِلۡهُ نَارًا خَٰلِدا فِيهَا وَلَهُۥ عَذَاب مُّهِين) {Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve O'nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı Cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.}[Nisâ Suresi: 13-14. Ayetler]
Kim İslam'a girmek isterse, manasını bilerek ve iman ederek (Allah'tan başka hak ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şahitlik ederim) demesi gerekir ve böylece Müslüman olur. Daha sonra da Yüce Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmek için yavaş yavaş İslam'ın hükümlerini öğrenir.
Fıtrat, akıl ve saadet dinidir.