Full Description
ALLAH TEÂLÂ'YA ÎMÂN
﴿ الإيمان بالله تعالى ﴾
] Türkçe – Turkish – تركي [
Muhammed Şahin
Tetkik : Ümmü Nebil
2009 - 1430
﴿ الإيمان بالله تعالى ﴾
« باللغة التركية »
محمد بن مسلم شاهين
مراجعة: أم نبيل
2009 - 1430
Allah Teâlâ'ya îmân etmek, O'nun her şeyin rabbi, sahibi ve yaratıcısı olduğuna, ibâdet edilmeye lâyık olanın yalnızca O olduğuna, O'nun kemâl sıfatlarla sıfatlanmış, her türlü noksanlık ve kusurdan münezzeh olduğuna, buna bağlı kalmak ve buna göre hareket etmek gerektiğine kesin bir şekilde îmân etmek demektir.
Allah Teâlâ'ya îmân, dört hususu içerir:
Birinci Husus:
Allah Teâlâ'nın varlığına îmân etmeyi içerir.
Allah Teâlâ'nın varlığına insan fıtratı, akıl, şeriat ve hissi şeyler delâlet etmektedir.
1. İnsan fıtratı, Allah Teâlâ'nın varlığına delâlet etmektedir. Zirâ her yaratılan varlık, önceden bir düşünme veya öğrenme olmadan yaratıcısına îmân etmek üzere yaratılmıştır. Bu fıtrattan çeviren şey, ancak insanın kalbini fıtrattan çeviren şeylerin gelmesiyle olur.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( ماَ مِنْ مَوْلُودٍ إِلاَّ يُولَدُ عَلىَ الْفِطْرَةِ، فَأَبَوَاهُ يُهَوِّداَنِهِ أَوْ يُنَصِّرَانِهِ أَوْ يُمَجِّسَانِهِ.)) [رواه البخاري]
"Yeni doğan hiçbir çocuk yoktur ki fıtrat[1] üzere doğmuş olmasın. (Daha sonra) anne ve babası, onu ya yahûdileştirir, ya hıristiyanlaştırır ya da mecûsileştirir."[2]
2. Akıl, Allah Teâlâ'nın varlığına delâlet etmektedir. Çünkü öncesi ve sonrası bulunan bu mahlûkâtı bir yaratanın ve onu yoktan var edenin olması gerekir.Öyle ki bir şeyin kendi kendini yaratması mümkün değildir. O şeyin bir tesadüf sonucu olması da mümkün değildir. Onlar hiçbir şey olmadan yaratılmamışlar, kendi kendilerini de yaratmamışlardır. Bu aklî delili te'yid eden ise, Allah Teâlâ'nın şu sözüdür:
ﮋ ﭪ ﭫ ﭬ ﭭ ﭮ ﭯ ﭰ ﭱ ﭲ ﮊ [سورة الطور الآية :35]
"Acaba onlar (müşrikler), herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendilerini yaratanlar onlar mıdır?"[3]
3. Şeriat, Allah Teâlâ'nın varlığına delâlet etmektedir.Çünkü bunu anlatan bütün semâvî kitaplar ve kulların yararına olan şeyleri içeren âdil hükümler bunun için gelmiştir. Bu da hakîm ve kullarının yararına olan her şeyi en iyi bilen bir Rab tarafından olduğuna delâlet eder.Allah Teâlâ'nın kâinat hakkında haber verdikleri ve herkesin doğru olduğuna şehâdet ettiği şeyler de, haber verdiği şeyleri yoktan var etmeye gücü yeten bir Rab tarafından olduğuna delâlet etmektedir.
4. Allah Teâlâ'nın varlığına delâlet eden hissi şeylere gelince, bu iki yönden olur:
Birincisi:
Bizler, duâ eden kimsenin duâsının kabul edildiğini ve zorda kalan kimsenin yardımına koşulduğunu duymakta ve görmekteyiz. Bu da, Allah Teâlâ'nın kesinlikle var olduğuna delâlet etmektedir. Bunun böyle olduğuna Kur'an-ı Kerîm ve hadis-i şerif delâlet etmektedir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
ﮋ ﭼ ﭽ ﭾ ﭿ ﮀ ﮁ ﮂ ﮃ ﮄ ﮅ ﮆ ﮇ ﮈ ﮊ [سورة الأنبياء الآية :76]
"(Ey Peygamber! Hatırlar mısın? Senden, İbrahim'den ve Lût'tan) önce de Nûh (Rabbine) duâ etmiş, biz de onun duâsını kabul etmiştik. Böylece onu ve (ona îmân eden) yakınlarını büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık."[4]
Sünnetten delili ise; Cuma günü camiye girdikten sonra Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den kendileri için Allah Teâlâ'ya yalvarıp yağmur yağdırmasını isteyen bedevînin kıssasıdır.
İkincisi:
İnsanlar görüp duymakta oldukları ve peygamberlerin âyetleri olarak adlandırılan mûcizeler, o peygamberleri gönderen birisinin olduğuna ve bunun da Allah Teâlâ olduğuna kesin bir delildir.Çünkü mûcizeler, insanların güçlerinin üzerindeki şeylerdir. Allah Teâlâ, göndermiş olduğu peygamberlerini desteklemek ve onlara yardım etmek için bu mûcizeleri onlara vermiştir.
Bunun örneklerinden birisi de Musâ -aleyhisselâm-'ın asasıyla denize vurup denizin ikiye yarılması, İsâ -aleyhisselâm-'ın ölüleri diriltmesi ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in aya işâret edip ayın ortadan iki parçaya ayrılmasıdır.
İkinci Husus:
Allah Teâlâ'nın Rubûbiyetine îmân etmeyi içerir.
Bunun anlamı; yalnızca Allah Teâlâ'nın Rab olduğuna, O'nun ortağı ve yardımcısının bulunmadığına îmân etmek demektir.Buna Rubûbiyet Tevhîdi de denir. Rab, yaratma, mülk ve emir gibi şeylere sahip olan demektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
ﮋ... ﮞ ﮟ ﮠ ﮡﮢ ﮣ ﮤ ﮥ ﮦ ﮧ ﮊ [سورة الأعراف من الآية :54]
"Biliniz ki yaratmak da, emretmek de O’na âittir.Âlemlerin Rabbi olan Allah, (her türlü noksanlıktan) münezzehtir."[5]
Üçüncü Husus:
Allah Teâlâ'nın Ulûhiyetine îmân etmeyi içerir.
Bunun anlamı; Allah Teâlâ'nın ibâdete lâyık yegâne hak ilâh olduğuna ve hiçbir ortağının bulunmadığına îmân etmek demektir. Buna Ulûhiyet Tevhîdi de denir. İlâh kelimesi, severek ve tâzim gösterek ibâdet edilen demektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:
ﮋ ﯽ ﯾ ﯿﰀ ﰁ ﰂ ﰃ ﰄ ﰅ ﰆ ﰇ ﮊ[سورة البقرة الآية :163]
"(Ey insanlar!) İlâhınız bir tek ilâh olan Allah'tır. O'ndan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur.O Rahmân'dır, Rahîm'dir."[6]
Dördüncü Husus:
Allah Teâlâ'nın güzel isimlerine ve yüce sıfatlarına îmân etmeyi içerir.
Bunun anlamı; Allah Teâlâ'nın Kur'an-ı Kerîm'de kendisi hakkında bildirdiklerini veya Rasûlü Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetinde Allah Teâlâ'ya lâyık olarak haber verdiği isim ve sıfatları tahrif etmeden, onların anlamlarını boşa çıkarmadan, onlara bir keyfiyet vermeden ve varlıkların isim ve sıfatlarına benzetmeden olduğu gibi kabul etmek demektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:
ﮋ ﭳ ﭴ ﭵ ﭶ ﭷﭸ ...ﮊ [سورة الأعراف من الآية :180]
"En güzel isimler, Allah'ındır.O halde o güzel isimlerle O'na yalvarın."[7]
Başka bir âyette şöyle buyurmaktadır:
ﮋ ... ﭡ ﭢ ﭣﭤ ﭥ ﭦ ﭧ ﭨ ﮊ [سورة الشورى من الآية:11]
"(Zâtı,isim, sıfat ve fiillerinde yarattıklarından) O'nun benzeri hiçbir şey, yoktur. O, hakkıyla işiten ve görendir."[8]
Allah Teâlâ'ya îmân, mü'mine pek kıymetli faydalar sağlar. Bu faydalardan bazıları şunlardır:
1. İbâdeti yalnızca Allah Teâlâ'ya yapmayı gerçekleştirir. Öyle ki mü'min, Allah Teâlâ'dan başkasına bağlanmaz.Ancak Allah Teâlâ'dan ümit eder, yalnızca O'ndan korkar ve yalnızca O'na ibâdet eder.
2. Güzel isimleri ve yüce sıfatları gereği, Allah Teâlâ'ya tâzim göstermeyi ve O'nu tam olarak sevmeyi sağlar.
3. Emrettiklerini yerine getirmek ve yasakladıklarından da sakınmak sûretiyle ibâdetin yalnızca Allah Teâlâ'ya yapılmasını gerçekleştirir.
4. Dünya ve âhiret saadetini sağlar.
& & & & & &