Bu materyal .... diline çevrilmiştir.
- português - Portuguese
- اردو - Urdu
- Deutsch - German
- Shqip - Albanian
- español - Spanish
- বাংলা - Bengali
- bosanski - Bosnian
- ไทย - Thai
- română - Romanian
- Kiswahili - Swahili
- Soomaali - Somali
- Tiếng Việt - Vietnamese
- മലയാളം - Malayalam
- हिन्दी - Hindi
- Hausa - Hausa
- ελληνικά - Greek
- فارسی - Persian
- 中文 - Chinese
- Bahasa Indonesia - Indonesian
- Français - French
- English - English
- አማርኛ - Amharic
- Русский - Russian
- العربية - Arabic
- नेपाली - Nepali
- অসমীয়া - Assamese
Full Description
Müslüman İçin Faydalı Bilgiler
Hazırlayan
Muhammed Eş-Şehrî
1443- 2021
Son düzenleme tarihi 04/05/1443
Bismillâhirrahmânirrahîm
Mukaddime (Önsöz)
Hamt, alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Salat ve selam, peygamber ve rasûllerin en şereflisi Peygamber Efendimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in, ailesinin ve bütün ashabının üzerine olsun.
Bundan sonra:
Yüce Allah'ın insana bahşetmiş olduğu en büyük nimetlerden biri de İslam dini, bu dinde sebat etmek, hüküm ve kanunlarına göre amel etmektir. Bu kitapta Müslüman bir şahsiyet, kendisine bu dinin nişanelerini açıklayan, dinini ayakta tutan temel ilkeleri veciz bir şekilde öğrenir ki; Rabbi, İslam dini ve Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- hakkındaki ilmi artar. Bu sayede Yüce Allah'a basiret ve ilim ile ibadet eder.
Kulların Yaratılmasındaki Hikmet
Allah Teâlâ, bizleri büyük bir hikmet için yaratmıştır. O da yalnızca kendisine ibadet etmektir ve O'nun hiçbir ortağı yoktur. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.} [Zâriyât Suresi: 56] Yani; yalnızca O'na ibadet edip birlemeleri için yaratmıştır, O'nun ortağı yoktur. Bu dünyadaki bütün eylemlerimiz ve amaçlarımız bu büyük gayenin etrafında döner. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Yoksa sizi boşuna yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız? Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. O'ndan başka hak ilah yoktur. O, şerefli ve yüce Arş'ın Rabbidir.} [Mü'minûn Suresi: 115-116]
Rabbim Allah'tır
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin. Umulur ki, böylece korunmuş (Allah'ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz.} [Bakara Suresi: 21]. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {O, kendisinden başka hiçbir hak ilah olmayan Allah'tır.} [Haşr Suresi: 22]. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.} [Şûrâ Suresi: 11].
Yüce Allah benim ve her şeyin Rabbidir. Mülkün sahibi, yaratan, rızık veren ve her şeyi idare edip yönetendir.
İbadeti tek başına hak eden O'dur. O'ndan başka Rab yoktur ve O'ndan başka hak ilah da yoktur.
Kendi nefsi için ispat ettiği ve Peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in O'nun için ispat ettiği en güzel isimler ve yüce sıfatlar O'nundur. İsim ve sıfatları mükemmellikte ve güzellikte kemale ulaşmıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Yüce Allah'ın El-Esmâü'l-Hüsnâ'sından (En Güzel İsimlerinden) Bazıları:
Er-Rezzâk, Er-Rahmân, El-Kadîr, El-Melik, Es-Semî', Es-Selâm, El-Basîr, El-Vekîl, El-Hâlık, El-Latîf, El-Kâfî, El-Ğafûr.
Er-Rezzâk: Kulların kalplerinin ve bedenlerinin yaşama ölçüsü olan rızıklarının sorumluluğunu elinde tutandır.
Er-Rahmân: Her şeyi kapsayan yüce ve geniş rahmet sahibi olandır.
El-Kadîr: Acziyetten, bezginlik ve yorgunluktan soyutlanmış tam bir kudret sahibidir.
El-Melik: O; yücelik, galip gelme ve idare edip yönetmek gibi sıfatlarla sıfatlanmıştır. Her şeyin sahibidir ve her şeyin üzerinde tasarruf sahibidir.
Es-Semî': Açık ve gizli duyulabilen her şeyi işitendir. Kullarının dualarını ve yalvarmalarını işitir.
Es-Selâm: Bütün bela, eksiklik ve kusurlardan selamette olandır.
El-Basîr: En ince ayrıntısına kadar her şeyi gözü ile görüp kuşatan, her şeyi en iyi şekilde idrak edip bilen ve gören, her şeyin gizlisine iç yüzüne muttali olandır.
El-Vekîl: Yarattıklarının rızkına kefil olan, onların faydasına olan şeyleri yapan, dostlarını seven ve onların işlerini kolaylaştıran, onlar adına işleri yüklenen ve sorumluluğu üstlenendir.
El-Hâlık: Varlıkları yaratan, geçmiş bir örneği olmadan yoktan var edendir.
El-Latîf: Kullarına ikram eden lütufkâr, onlara rahmet eden ve istediklerini kullarına verendir.
El-Kâfî: Kullarının ihtiyaç duyduğu her şeyi karşılayan, O'nun yardımının yeterli gelmesiyle diğerlerinin yardımına ihtiyaç duyulmayan, kendisiyle diğerlerinden müstağni olunandır.
El-Ğafûr: Kullarını, işledikleri günahlarının şerrinden koruyan ve onları işledikleri günahlardan dolayı cezalandırmayandır.
Peygamberim Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Andolsun ki size, içinizden sizin sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, Mü'minlere şefkatli ve merhametli bir rasûl gelmiştir.} [Tevbe Suresi: 128]. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {(Rasûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.} [Enbiyâ Suresi: 107].
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Hediye Edilmiş Rahmettir:
O, Muhammed b. Abdullah b. Abdulmuttalib b. Hâşim. Hâşim, Kureyş'tendir. Kureyş de Araplar'dandır.
Annesi: Âmine binti Vehb'dir. Sütannesi Halîme es-Sa'diyye'dir. On bir kadınla evlenmiştir. Vefat ettiğinde dokuz hanımı bulunmaktaydı.
Peygamber Efendimizin yedi çocuğu vardı. Bunlardan üçü erkek ve dördü kızdı. Erkek çocukları; Kâsım, Abdullah ve İbrahim'dir. Kız çocukları; Zeynep, Rukıyye (Rukayye), Ümmü Külsûm ve Fâtıma'dır.
Emrettiği şeylerde Peygamber Efendimize itaat etmek, verdiği haberlerde onu tasdik etmek, Peygamber Efendimizin yasakladığı ve men ettiği şeylerden sakınmak, Allah Teâlâ'ya, Peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in meşru kıldığı şekilde ibadet etmek gerekir.
Onun ve kendisinden önce bütün peygamberlerin getirdiği mesaj; hiçbir ortağı olmayan Yüce Allah'a ibadet etmeye davet etmektir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, "Şüphesiz, benden başka hak ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin." diye vahyetmişizdir.} [Enbiyâ Suresi: 25]. Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- rasûl ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın rasûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.} [Ahzâb Suresi: 40]. Allah Teâlâ, onu, İslam dini ile bütün insanlığa göndermiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Biz, seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.} [Sebe Suresi: 28].
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- her Müslüman üzerinde büyük haklara sahiptir. Bunlardan bazıları şunlardır:
1- Peygamberliğine, doğruluğuna, getirdiği büyük şeriatın masumluğuna, bu hususta ona itaat ve tabi olmaya iman etmek. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Kendi hevasından konuşmaz.} {(Size okuduğu) Kur'an, ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.} [Necm Suresi: 3-4]
2- Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'i sevmek, onun sevgisini, kişinin kendisinden, çocuğundan ve bütün mahlûkatın sevgisinden üstün kılmak farzdır. Bu sevgi, Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'in yolundan gitmeyi, emrettiği şeylerde ona itaat etmeyi ve yasakladığı ve men ettiği şeylerden sakınmayı içerir.
3- Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'e hürmet etmek, yardım etmek, ihtiram etmek ve saygı duymak farzdır.
4- Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'e salat etmek; ona sena edip övmek, Yüce Allah'tan onun zikrini yüceltmesini, onun hürmet ve izzetini artırmasını istemektir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: «Kim bana bir defa salat ve selam getirirse, Yüce Allah da ona on defa salat eder.» Müslim rivayet etmiştir. 5- Peygamber Efendimiz hakkında aşırıya gitmek, Allah Teâlâ'nın kendisine bahşetmiş olduğu makamın üzerine çıkarılması yasaklanmıştır. Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- böyle yapılmaması hususunda şiddetli bir şekilde uyararak şöyle buyurmuştur. «Hristiyanların Meryem oğlu İsa'yı yücelttikleri (ve aşırı derecede övdükleri) gibi siz de beni yüceltmeyiniz ( övmek de aşırı gitmeyiniz). Ben ancak Allah'ın kuluyum. (Benim için) Allah'ın kulu ve elçisi deyiniz.» Buhârî rivayet etmiştir.
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Bazı Özellikleri:
Dürüstlük, merhamet, hoşgörü, sabır, cesaret, cömertlik, güzel ahlak, adalet, alçak gönüllülük, bağışlayıcılık.
Kur'an-ı Kerim, Rabbimin Kelamıdır
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Ey insanlar! Size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.} [Nisâ Suresi: 174]. Kur'an-ı Kerim, Allah Teâlâ'nın hakiki manada konuştuğu kelamıdır. İnsanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve onları dosdoğru yola iletmek için Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirmiştir. Kim, Kur'an-ı Kerim'i okursa büyük sevaplar elde eder. Kim onun gösterdiği yolda ilerlerse dosdoğru yolu tutmuş olur. Abdullah b. Mesûd -radıyallahu anh-'dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Kim Allah'ın kitabından bir harf okursa ona bir sevap (hasene) vardır. Sevap (hasene) ise on kat karşılığıyla verilir. "Elif, Lâm, Mim" bir harftir demiyorum. Ancak elif bir harftir, lam bir harftir, mim bir harftir.» Tirmizî rivayet etmiştir. Yüce Allah bu kitabı tahrif ve değişimden korumuş ve kıyamete kadar kalıcı bir mucize kılmıştır. {Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.} [Hicr Suresi: 9]. Kur'an-ı Kerim'in eksik veya tahrif olduğunu iddia eden kimse, Yüce Allah'ı ve Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yalanlamış ve İslam milletinden çıkmış olur.
Kur'an-ı Kerim, önceki kitapların ihtiva ettiklerini içermekle birlikte ilahi buyruklar ve ahlakî hususlar konusunda daha fazla hükümler içermektedir. Bu kitap, önceki kitapların getirmiş olduğu bütün hakları tasdik eden bir kitaptır. Bu zamanda Yüce Allah'ın katında Kur'an-ı Kerim'den başka, kendisine uyulan, takdis edilen, tilaveti ile ibadet edilen, kendisi ile amel edilmesi gereken başka bir kitap yoktur.
Dinim İslam
Dinin üç mertebesi vardır. Bunlar İslam, iman ve ihsandır.
Birinci mertebe: İslam
Allah'a tevhid ile teslim olmak, O'nun emirlerini yerine getirmek, şirkten ve müşriklerden beri olmaktır.
İslamın Şartları
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «İslam beş temel üzerine bina edilmiştir; Allah'tan başka hak ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekâtı vermek, Ramazan orucunu tutmak ve hac etmek.» Muttefekun Aleyh
İslam'ın şartları, her Müslümana farz olan ibadetlerdir. Bir kimse bunların farz olduğuna iman edip yerine getirmedikçe, İslam'ı geçerli değildir. Çünkü İslam dini bu asıllar üzerine bina edilmiştir. Bundan dolayı İslam'ın rükünleri denilmiştir.
Bu şartlar şunlardır:
Birinci şart: Allah'tan başka hak ilah olmadığına ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şahitlik etmek.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Bil ki, Allah'tan başka hak ilah yoktur.} [Muhammed Suresi: 19]. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Andolsun ki size, içinizden sizin sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, Mü'minlere şefkatli ve merhametli bir rasûl gelmiştir.} [Tevbe Suresi: 128].
"Lâ ilâhe illallah" şahitlik etmenin manası; Yüce Allah'tan başka hak ilah yoktur demektir.
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Allah'ın rasûlü olduğuna şahitlik etmek: Emrettiği şeylerde Peygamber Efendimize itaat etmek, verdiği haberlerde onu tasdik etmek, Peygamber Efendimizin yasakladığı ve men ettiği şeylerden sakınmak, Allah Teâlâ'ya, Peygamberi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in meşru kıldığı şekilde ibadet etmektir.
İkinci şart: Namazı dosdoğru kılmak
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Namazı dosdoğru kılın} [Bakara Suresi: 110].
Namazı dosdoğru kılmak, Yüce Allah'ın bize meşru kıldığı ve Rasûlü Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in bize öğrettiği şekilde olur.
Üçüncü şart: Zekât vermek
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Zekâtı verin.} [Bakara Suresi: 110].
Allah Teâlâ, zekâtı, Müslümanın imanının samimiyetini imtihan etmek, Rabbinin bahşetmiş olduğu mal/mülk nimetine şükretmek, fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine yardım etmek için farz kılmıştır.
Zekâtı vermek; hak edenlere vermekle gerçekleşmiş olur.
Zekât, elimizde bulunan malın belli bir miktara ulaşması ile farz olan bir haktır. Yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de zikrettiği sekiz sınıfa verilir. Bunlar arasında fakirler ve yoksullar da bulunmaktadır.
Zekâtın verilmesinde; merhamet ve şefkat, Müslümanın ahlakını ve malını temizleme, fakir ve yoksulları razı etme ve Müslüman toplumunun bireyleri arasındaki sevgi ve kardeşlik bağlarını güçlendirme vardır. Bundan dolayı salih bir Müslüman, zekâtı, gönül hoşnutluğu ile verir ve diğer insanların mutlu olmasından memnun olur.
Altın, gümüş, para ve kazanç elde etmek için satışa sunulan ticari malların verilmesi gereken zekât miktarı %2,5 dur. Bu malın nisap miktarına ulaşmış olması ve üzerinden de bir hicri yılın geçmiş olma şartı vardır.
Aynı şekilde deve, büyükbaş ve koyun gibi hayvanlara sahip olan kimseler, bu hayvanlar belli bir sayıya ulaştıklarında zekâtlarını vermeleri farz olur. Burada da sahibinin senenin büyük bir kısmında yem vermek yerine merada otlatma şartı vardır.
Rikâz/Define gibi yerden çıkan şeylerin zekâtını vermek farzdır. Rikâz/Define cahiliye döneminde kalma gömülerdir. Aynı şekilde nisap miktarına ulaşması durumunda araziden elde edilen ekin, meyve ve madenin de zekâtını vermek farzdır.
Dördüncü şart: Ramazan orucunu tutmak
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.} [Bakara Suresi: 110].
Ramazan: Hicri takvime göre dokuzuncu ay olup, Müslümanlar nazarında tazim edilen bir aydır. Senenin diğer aylarına göre ayrı bir yeri vardır. Bu ayın tamamında oruç tutmak İslam'ın beş şartından biridir.
Ramazan Orucu: Ramazan ayının bütün günlerinde fecrin doğuşu/imsak vaktinden güneş batana kadar yeme, içme, cinsel ilişkide bulunma ve diğer orucu bozan şeylerden uzak durarak Allah Teâlâ'ya yapılan bir ibadettir.
Beşinci şart: Beytullah'ı haccetmek
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır.} [Âl-i İmrân Suresi: 97]. Hac, yoluna güç yetirebilenler içindir ve ömürde bir kez farz kılınmıştır. Hac; Mekke-i Mükerreme'deki Beytullah ve diğer hac yapılan mekânlarda (Arafat, Müzdelife, Mina ) belirli ibadetleri, belirli zamanda yapmak için kutsal topraklara hac niyeti ile gitmektir. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- hac yapmış ve ondan önceki diğer peygamberler de hac yapmışlardır. Allah, İbrahim -aleyhisselam-'a insanlara hac ibadetini yapmalarını ilan etmesini emretmiştir. Allah Teâlâ'nın Kur'an-ı Kerim'de bildirdiği gibi Allah şöyle buyurmuştur: {İnsanlar arasında haccı ilan et ki; gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.} [Hac Suresi: 27].
İkinci mertebe: İman
İman: Kesin olarak tasdik edip ikrar etmek, Yüce Allah'ın ve Rasûlünün bütün emrettiklerini tam olarak kabul edip bunlara iman etmek, zahirde ve batında teslim olmaktır. İman; kalbin tasdik etmesi, kalbin amellerini ve bedenin amellerini içeren itikattır. Dinin tamamını yaşamayı kapsar. İtaatler ile artar ve günahlar ile azalır.
İmanın Şartları
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'e iman hakkında sorulduğunda şöyle buyurmuştur: «Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerri ile kadere iman etmendir.» İmanın şartları; her Müslümana farz olan kalbî ibadetlerdir. Bunlara iman etmeyen ve gerektirdiği ile amel etmeyen bir kişinin Müslümanlığı geçerli olmaz. Bundan dolayı imanın şartları olarak isimlendirilmiştir. İmanın şartlarının İslam'ın şartlarından farkı: İslam'ın şartları; Kelime-i şahadet, namaz ve zekât gibi azalar ile açıktan işlenen zahiri amellerdir. İmanın şartları ise; kişinin kalbi ile yerine getirmesi gereken kalbi amellerdir. Buna örnek olarak Yüce Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve rasûllerine iman etmek verilebilir.
Birinci şart: Yüce Allah'a iman:
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Mü'minler, ancak Allah'a iman eden kimselerdir...} [Nûr Suresi: 62].
Yüce Allah'ın varlığına iman eder, rububiyetinde, uluhiyetinde, isim ve sıfatlarında bir ve tek olduğuna itikat ederiz. Yüce Allah'a iman etmek şunları içerir:
-Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın varlığına iman etmek.
-Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın rububiyetine iman etmek. O her şeyin sahibi, yaratıcısı, rızık vereni ve bütün işleri idare edip yönetenidir.
-Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın uluhiyetine iman etmek. Yalnızca ibadet edilmeyi hak eden O'dur. Namaz, dua, kurban, yardım dileme, sığınma ve diğer bütün ibadetlerde O'nun ortağı yoktur.
-Allah -Subhânehû ve Teâlâ-'nın kendisi için ispat ettiği ya da Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in O'nun için ispat ettiği en güzel isim ve sıfatlarına iman etmek ve Yüce Allah'ın kendi nefsi için reddettiği ya da Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in O'nun için reddettiği isim ve sıfatları reddetmektir. Yüce Allah'ın isim ve sıfatları mükemmellikte ve güzellikte en üst mertebeye ulaşmıştır. O'nun eşi benzeri yoktur. O, her şeyi hakkıyla işiten ve her şeyi hakkıyla görendir.
İkinci şart: Meleklere iman
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Hamt, göklerin ve yerin yaratıcısı ve melekleri ikişer, üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a mahsustur. O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz, Allah'ın her şeye gücü yeter.} [Fâtır Suresi: 1].
Melekler aleminin gaybî bir alem olduğuna iman ederiz. Onlar Yüce Allah'ın nurdan yarattığı kullarıdır. Onları, kendisine itaatkâr ve boyun eğen kılmıştır.
Melekler azametli varlıklardır, onların sayısını ve gücünü ancak Yüce Allah kuşatıp bilir. Onlardan her birinin ismi, özellikleri ve Yüce Allah'ın kendilerine verdiği özel görevleri vardır. Bunlardan biri Cebrâil -aleyhisselam-'dır, Yüce Allah'tan aldığı vahyi rasûllerine indirmekle görevlidir.
Üçüncü şart: Kitaplara iman
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {"Biz, Allah'a iman ettik ve (yine) bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshâk, Yakub ve Esbât'a (Yakup'un torunları) indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk" deyin} [Bakara Suresi: 136].
Allah Teâlâ'nın alemlere hüccet ve amel edenlere doğru yol göstermesi için rasûllerine indirdiği kitaplara iman ederiz.
Bu rasûller, insanlara hikmeti öğretir ve onları arındırırlar.
Allah Teâlâ, Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i bütün insanlara göndermiş, ona gönderdiği din ile önceki bütün dinleri nesh etmiştir. Kur'an-ı Kerim'i bütün semavî kitaplara hakim kılmış ve onları nesh etmiştir. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'i her türlü tahrif ve değişiklikten koruma sorumluluğunu üstlenmiştir. Bundan dolayı Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.} [Hicr Suresi: 9], Kur'an-ı Kerim, Allah Teâlâ'nın insanlığa gönderdiği son kitaptır, Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- rasûllerin sonuncusudur ve İslam dini, Yüce Allah'ın kıyamete kadar insanlar için razı olduğu tek dindir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Şüphesiz, Allah katında tek din İslâm'dır.} [Âl-i İmrân Suresi: 19].
Allah Teâlâ'nın kitabında zikrettiği semavî kitaplar şunlardır:
Kur'an-ı Kerim: Yüce Allah'ın Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirdiği kitaptır.
Tevrât: Yüce Allah'ın Peygamberi Musa -aleyhisselam-'a indirdiği kitaptır.
İncil: Yüce Allah'ın Peygamberi İsa -aleyhisselam-'a indirdiği kitaptır.
Zebûr: Yüce Allah'ın Peygamberi Dâvûd -aleyhisselam-'a indirdiği kitaptır.
Suhuf İbrahim: Yüce Allah'ın Peygamberi İbrahim -aleyhisselam-'a indirdiği sahifelerdir.
Dördüncü şart: Rasûllere iman
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Andolsun biz, her ümmete,"Allah'a ibadet edin ve tâğûttan kaçının" diye peygamber gönderdik.} [Nahl Suresi:36].
Allah Teâlâ'nın kullarına gönderdiği rasûllere iman ederiz. Bu rasûllerin; kulları, hiçbir ortağı olmayan Yüce Allah'a ibadet etmeye ve Allah'tan başkasına ibadet etmeyi inkâr etmeye davet ettiklerine iman ederiz.
Peygamberlerin hepsi beşerdir, Yüce Allah'ın kulları olan erkeklerdir. Onlar doğru sözlü, sözleri tasdik edilmiş, takvalı ve güvenilir, doğru yolu gösteren rehberler ve kendileride hak yol üzerinde olan kimselerdir. Yüce Allah doğruluklarına işaret eden mucizeler ile onları desteklemiştir. Yüce Allah'ın aktarmalarını istediği bütün hususları eksiksiz ulaştırmışlardır. Peygamberlerin hepsi apaçık hak ve doğru yol üzerinde olan kimselerdir.
Dinin asıl meselelerinde en başta gelen peygamber ile en son gelen peygamberin davet ettikleri şey birdir. O da Allah -Azze ve Celle-'yi ibadette birlemek ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamaktır.
Beşinci şart: Ahiret gününe iman
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Allah'tan başka (hak) ilah yoktur. O, gerçekleşmesinde hiçbir şüphe bulunmayan kıyamet günü sizi bir araya toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır?} [Nisâ Suresi: 87].
Biz, kendisinden sonra başka bir gün olmayan ahiret/kıyamet gününe ve o gün ile alakalı Rabbimiz -Azze ve Celle-'nin kitabı Kur'an-ı Kerim'de haber verdiği ya da Peygamber Efendimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Yüce Allah'tan bize aktardığı insanların ölümü, kabirden çıkıp yeniden diriliş, şefaat, mizan, hesap, Cennet, Cehennem ve ahiret günü ile alakalı diğer hususların hepsine iman ederiz.
Altıncı şart: Hayır ve şerri ile kadere iman
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.} [Kamer Suresi: 49].
Hayrı ve şerri ile kadere iman ederiz. O da Yüce Allah'ın ezelî ilmi ve hikmeti gereği olacak olan her şeyi takdir etmesidir. Bu dünyada yaratılmışların başına gelen her şey, hiç bir ortağı olmayan Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'nın ilmi, kudreti ve yönetmesiyledir. İnsan yaratılmadan önce kaderlerde olan her şey yazılmıştır. İnsanın da bir iradesi ve dilemesi vardır. Muhakkak ki fiillerini/eylemlerini hakiki manada yapan odur. Ancak bunların hepsi Yüce Allah'ın ilminin, irade ve dilemesinin dışına çıkmaz.
Kadere iman şu dört mertebeyi içerir:
Birincisi: Yüce Allah'ın kapsamlı kuşatıcı ilmine iman
İkincisi: Yüce Allah'ın kıyamete kadar olacak olan her şeyi yazdığına iman.
Üçüncüsü: Yüce Allah'ın gerçekleşen dilemesi ve tam kudret sahibi olduğuna iman. Bundan dolayı Allah Teâlâ bir şeyin olmasını dilerse, o şey dilediği anda olur; olmasını dilemediği bir şey ise ebediyen olmaz.
Dördüncüsü: Yüce Allah'ın her şeyin yaratıcısı olduğuna iman. Yaratmasında O'nun hiçbir ortağı yoktur.
Üçüncü Mertebe: İhsan
İhsan: Yüce Allah'ı görüyormuşçasına O'na ibadet etmendir. Her ne kadar sen O'nu göremesen de O seni görmektedir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Şüphesiz Allah, takvalı ve ihsan sahibi kimselerle beraberdir.} [Nahl Sûresi: 128].
Taharet (Temiz ve Pak Olmak)
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Şüphesiz Allah, çokça tövbe edenleri sever ve temizlenenleri sever.} [Bakara Sûresi: 222]. Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Kim benim bu aldığım abdest gibi abdest alır, sonra içinden (dünyevî) bir şey geçirmeksizin iki rekât namaz kılarsa, Allah onun geçmiş günahlarını bağışlar.» Buhârî rivayet etmiştir. Namazın çok önemli olmasının nedenlerinden birisi de, Yüce Allah'ın, öncesinde abdest almayı meşru kılmış olması ve namazın geçerli olması için abdesti sıhhat şartı olarak belirlemesidir. Abdest, namazın anahtarıdır. Faziletinin hissedilmesi, kalbi, namazı eda etmeye özlem duymaya sevk etmektedir. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Temizlik imanın yarısıdır. Elhamdülillah sözü, mizanı doldurur. Sübhânallâh ve'l-hamdülillâh cümleleri de yerle gök arasını doldurur. Namaz nurdur. Sadaka burhandır. Sabır ışıktır. Kur'an, senin lehine yahut aleyhine hüccettir. Herkes sabaha çıkar ve (gün boyu yaptıklarıyla) ya nefsini satarak kazanır yahut kaybeder.» Müslim rivayet etmiştir. Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Kim abdest alır ve bunu güzelce yaparsa, günahları bedeninden tırnak diplerine varıncaya kadar akıp çıkar.» Müslim rivayet etmiştir.
Böylece kul, hissî olarak abdest alıp arınarak, manevî olarak da bu ibadeti eda ederek, Allah Teâlâ'ya samimiyetle ve Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine uyarak Rabbine yönelir.
Abdest almanın farz olduğu yerler:
1- İster farz, ister nafile namaz için.
2- Kabeyi tavaf ederken.
3- Kur'an-ı Kerim'i tutarken.
Gusül ve abdest alırken tahur/temiz olan su ile alırım:
Tahur olan su: Gökyüzünden yağan, yerden çıkan ve yaratılış özellikleri üzerinde kalan her su için kullanılır. Suyun üç özelliği olan rengi, tadı ve kokusunu değiştirip tahur özelliğini ortadan kaldıracak bir şey ile karışıp özelliğinin değişmemiş olması gerekir.
Abdest
Birinci adım: Niyet etmektir. Bunun yeri kalptir ve niyetin manası; kalbin, Allah Teâlâ'ya yaklaşmak için ibadet etmeye kararlı olmasıdır.
İkinci adım: Bismillah deriz.
Üçüncü adım: Ellerimizi üç kez yıkarız.
Dördüncü adım: Üç defa mazmaza yaparız.
Mazmaza: Suyu ağza alıp çalkalamak, sonra çıkarmaktır.
Beşinci adım: Üç defa istinşak sonra da istinsar yaparız. İstinşak, suyu burundan genize çekmektir.
İstinsar: Çekilen suyun sümkürülerek burnun içindekilerin dışarı çıkarılıp atılmasıdır.
Altıncı adım: Üç defa yüzümüzü yıkarız.
Yüzün sınırı:
Bir kişi ile karşılaştığımızda yüzümüzde görülen kısımdır.
Yüzün enlemesine sınırı, bir kulaktan diğer kulağa kadarki kısımdır.
Yüzün uzunlamasına sınırı, saçın başlangıcından çenenin alt kısmına kadardır.
Yüzde seyrek olarak bulunan bütün kılların olduğu yerlerin yıkanması yüz kapsamında değerlendirilir. Favori ile kulağın arasındaki beyaz kısmın da yıkanması gerekir.
Beyaz olan kısım, kulak memesi ile favoriler arasında kalan tüysüz kısımdır.
Favori: Elmacık kemiği üzerinde çıkan, kulak hizasındaki kıllardır. Saçın devamı olarak bırakılan sakallardır.
Aynı şekilde gür sakalların görünen ve aşağı doğru uzayan kısmı da yüzde yıkanması gereken yerlerdendir.
Yedinci adım: Üç kere parmak uçlarından başlayarak dirseklere kadar kollarımızı yıkarız.
Dirsekler de kollarda yıkanması farz olan yerler kapsamına girmektedir.
Sekizinci adım: Bir kez iki elimizle başın tamamını mesh ederiz. Sonra iki kulağımızı mesh ederiz.
İki elini başının ön tarafından ensesine kadar götürür sonra da başladığı yere kadar geri getirir.
Kulaklarını mesh ederken işaret parmaklarını kulaklarının içine sokar, başparmaklar ile de kulağının dışını mesh eder. Böylece kulaklarının hem içini hem de dışını mesh etmiş olur.
Dokuzuncu adım: Ayaklar üç kere parmak uçlarından başlayarak aşık kemikleri ile beraber yıkanır. Ayaklarda yıkanması farz olan yerler kapsamına aşık kemikleri de girmektedir.
İki aşık kemiği, ayağın iki yanında bulunan çıkıntılı kemiklerin isimleridir.
Onuncu adım: Abdest aldıktan sonra bir Müslümanın "Allah'tan başka hak ilah olmadığına, O'nun bir olduğuna ve ortağının bulunmadığına, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in O'nun kulu ve rasûlü olduğuna şahitlik ederim, Allah'ın beni çokça tövbe edenlerden ve (günah ve pisliklerden) temizlenenlerden kıl" demesi sünnettir. Çünkü Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Sizden kim güzelce abdest alır, sonra da: "Allah'tan başka hak ilah olmadığına, O'nun bir olduğuna ve ortağının bulunmadığına, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in O'nun kulu ve rasûlü olduğuna şahitlik ederim, Allah'ın beni çokça tövbe edenlerden ve (günah ve pisliklerden) temizlenenlerden kıl" derse, kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır. Hangisinden isterse oradan cennete girer.» Tirmizî rivayet etmiştir.
Abdesti Bozan Hususlar:
1- Sebileyn'den (iki yol, def-i hacet yolları) idrar, gaita (dışkı), gaz çıkarma, meni, mezi gibi çıkan şeyler.
2- Delilik, sarhoşluk, bayılma ve derin uykuya dalarak aklın baştan gitmesi.
3- Cünüplük, hayız ve lohusalık gibi gusül gerektiren şeyler.
Bir kimse tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra o mahaldeki necaseti temizlemesi farzdır. Bunu temiz hükmündeki su ile yaparsa bu en faziletli olanıdır. Ya da suyun dışında taş, yaprak, kumaş ve benzeri necaseti gideren şeylerle de yapabilir. Sonuç olarak üç ya da daha fazla temiz mübah olan şeylerle o bölgenin tertemiz olacak şekilde silinmesi gerekir.
Mesh ve çorap üzerine mesh etmek
Mesh ve çoraplar giyildi ise ayaklar yıkanmadan üzerlerine mesh edilmesi caizdir. Bunun bazı şartları vardır:
1- Tam bir şekilde büyük ve küçük hadesten temizlendikten sonra giyilmiş olmaları gerekir.
2- Giyilen şeyin temiz olup, necis olmaması gerekir.
3- Üzerlerine mesh yapılan şeylerin belirlenen müddet içinde yapılması gerekir.
4- Giyilen meshlerin helal olması, çalınmış ya da gasp edilmiş olmaması gerekir.
Huffân/Mesh: İnce deriden ve benzeri şeylerden yapılmış ayağa giyilen şeydir. Ayağı örten ayakkabıya benzer. Cevrabân/Çorap ise; kumaş ve benzeri şeylerden yapılmış ayağa giyilen şeydir. Bugün giyilen çoraplara benzer.
Meshlerin üzerine mesh etmenin meşru olmasının hikmeti: Bunun hikmeti; özellikle kış, şiddetli soğuk ve yolculuk esnasında abdest alırken ayakları yıkamak için mesh ve çoraplarını çıkarması gereken Müslümanlara kolaylık ve rahatlık olması içindir.
Meshler üzerine mesh etmenin süresi: Mukim için bir gün ve gece (24 saat), yolculuk yapan için üç gün ve üç gecedir (72 saat).
Meshler üzerine mesh etmenin süresi; abdesti bozup, mesh ve çoraplar üzerine ilk mesh yapıldıktan sonra başlar.
Mesh ve çorap üzerine mesh etmenin şekli:
1- Eller ıslatılır
2- Elin içiyle, ayak parmak uçlarının üst kısmından başlayarak ayak bileklerine kadar eller ile mesh edilir.
3- Sağ ayak sağ el ile, sol ayak ise sol el ile mesh edilir.
4- Meshi bozan hususlar: 1- Gusül almayı gerekli kılan haller. 2- Mesh süresinin sona ermesi.
Gusül
Evli çiftler cinsel ilişkiye girdiğinde, taraflardan birinden şehvetle meni gelir ya da cinsel ilişki gerçekleşmesine rağmen meni gelmese veya uyurken ihtilam olunursa her iki tarafın namaz kılabilmesi ya da taharet gerektiren durumlar için gusül alması farzdır. Aynı şekilde, kadın hayızdan ve lohusalıktan temizlenirse, namaz kılabilmesi ya da taharet gerektiren durumlar için gusül alması farzdır.
Guslün alınma şekli şu şekildedir:
Müslüman bir şahsiyet, gusül alırken ağzına ve burnuna su vermesiyle birlikte suyu bütün vücuduna ulaştırması gerekir. Eğer vücudunun tamamına suyu ulaştırırsa büyük hades/cünüplük durumu kalkarak gusül abdesti almış olur.
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'in aldığı daha mükemmel şekli ise şöyledir:
1- Cünüplüğü giderme kastı ile niyetin bulunması gerekir.
2- Besmele çekilir, eller üç kez yıkanır ve avret mahalli yıkanır.
3- Namaz abdesti gibi abdest alınır.
4- Baştan aşağı üç kez su dökülür ve saç diplerine ulaşması sağlanır.
5- Bütün bedene su ulaşacak şekilde yıkanır. Önce vücudun sağ tarafı sonra sol tarafı yıkanır. Suyun vücudun tamamına ulaşması için iki elle yıkanılan yer ovalanır.
Cünüp olan kimsenin gusül almadan önce yapması haram olan hususlar:
1- Namaz kılmak.
2- Kâbe'yi tavaf etmek.
3- Mescidde oturmak, oturmadan geçip gitmesi caizdir.
4- Kur'an-ı Kerim'e dokunmak.
5- Kur'an-ı Kerim'i okumak.
Teyemmüm
Müslüman, temizleneceği su bulamazsa veya hastalık ve benzeri durumlardan dolayı su olmasına rağmen kullanamıyor ve namaz vaktinin çıkmasından korkuyorsa toprak ile teyemmüm alabilir.
Teyemmüm şu şekilde alınır: İki elini bir kez yere vurur sonra elleri ile yüzünü ve sadece iki elinin üstünü mesh eder. Toprağın temiz olması şartı vardır.
Teyemmümü bozan hususlar:
1- Abdesti bozan her şey teyemmümü de bozar.
2- Bir ibadet için teyemmüm aldıktan sonra o ibadete başlamadan önce suyun bulunması.
Namaz
3- Yüce Allah, Müslümanlara bir gün ve gecede beş vakit namazı farz kılmıştır: Bunlar sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazıdır.
Namaza hazırlanmak
Namaz vakti girdiğinde, Müslüman küçük ve büyük hadesten ve ihtiyaç halinde büyük hadesten temizlenmesi gerekir.
Büyük hades: Gusül almayı gerektiren her durumdur.
Küçük hades: Bir Müslümanın abdest almasını gerektiren her durumdur.
Müslüman, necaset bulunmayan temiz bir mekânda avret mahallini örterek temiz bir elbise ile namaz kılar.
Müslüman, namaz vaktinde uygun elbiselerle süslenir, bunlarla vücudunu örter ve bir erkeğin namaz kılarken göbek deliği ile diz kapağı arasını göstermesi caiz değildir.
Bir kadının namaz kılarken yüz ve elleri hariç bütün vücudunu örtmesi farzdır.
Müslüman, namaz kılarken namaza has sözler dışında konuşmaz, imamı dinler, sağa sola dönmez. Namaza has sözleri ezberlemekten aciz ise, namazı bitirene kadar Yüce Allah'ı zikreder ve tesbih eder. Namazın nasıl kılınacağını ve namazda okunacak şeyleri bir an önce öğrenmesi gerekir.
Allah'ın izniyle doğru bir şekilde namaz kılmamız için şu adımlara uymalıyız ve namaza özen göstermeliyiz:
Birinci adım: Eda edeceğim farz namaz için niyet ederim. Bunun yeri kalptir.
Abdest aldıktan sonra kıbleye yönelir ve güç yetirebiliyorsam ayakta namazı kılarım.
İkinci adım: Ellerimi omuzlarımızın hizasına kadar kaldırıp, namaza başlamaya niyet ederek (Allahu Ekber) derim.
Üçüncü adım: Sünnette gelen istiftâh/başlangıç duasını okurum. Bunlardan bir tanesi Sübhâneke duasıdır: (Allah'ım! Seni hamdederek eksik ne noksan sıfatlardan tenzih ederim. Senin adın mübarektir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka hak ilah yoktur.) Dördüncü adım: Kovulmuş Şeytan'ın şerrinden Yüce Allah'a sığınır ve şöyle derim: (Eûzu billâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm) Beşinci adım: Her rekâtta Fatiha Suresi'ni okurum. Bu sure: Hamt, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. O, Rahmân'dır ve Rahîm'dir. Din (hesap) gününün malikidir. (Rabbimiz!) Ancak sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet. Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil!
Sonra âmin derim. Bu sözün manası: Allah'ım kabul et demektir.
Her namazda sadece birinci ve ikinci rekâtta Fatiha Suresi'nden sonra Kur'an-ı Kerim'den kolayıma gelen yerden okurum. Bu kıraat farz değildir, ancak okunmasında büyük sevap vardır.
Altıncı adım: (Allahu Ekber) diyerek rükû ederim. Rükûda sırtım dümdüz olana kadar eğilir ve ellerimi dizlerimin üzerine parmaklarım açık olacak şekilde koyarım. Sonra üç defa: "Sübhâne rabbiye'l-azîm" derim.
Yedinci adım: "Semiallahu li-men hamideh" diyerek rükûdan doğrulur ve ellerimi omuzlarımız hizasına kadar kaldırırım. Vücudum dümdüz olup doğrulduktan sonra "Rabbenâ leke'l-hamd" derim.
Sekizinci adım: (Allahu Ekber) diyerek iki elim, dizlerim, ayaklarım, alnım ve burnum üzerine secde ederim. Secdemde üç defa "Sübhâne rabbiye'l-a'lâ" derim.
Dokuzuncu adım: (Allahu Ekber) diyerek secdeden sırtım düz oluncaya kadar doğrulurum, sağ ayağı diker, sol ayağım üzerine otururum. Üç defa "Rabbiğfirlî" derim.
Onuncu adım: (Allahu Ekber) diyerek ilk secdede olduğu gibi ikinci kez secde ederim.
On birinci adım: (Allahu Ekber) diyerek dimdik ayakta duruncaya kadar secdeden doğrulurum. İlk rekâtı kıldığım gibi namazın geri kalan diğer rekâtlarını da kılarım.
Öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarının ikinci rekâtından sonra birinci teşehhüt duasını okumak için otururum ve o da: Ettehiyyatu Duası «Bütün tazimler, ibadetler ve güzel sözler Allah'a mahsustur. Ey Peygamber! Sana selam olsun, Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun. (Ey Rabbimiz!) Selam bize ve Allah'ın salih kullarının üzerine olsun. Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka hak ilah yoktur. Yine şahitlik ederim ki Muhammed, O'nun kulu ve rasûlüdür.» Bu duayı okuduktan sonra üçüncü rekâta kalkarım. Bütün namazların sonunda son teşehhüt duasını okumak için otururum ve o dua da şöyledir: (Bütün tazimler, ibadetler ve güzel sözler Allah'a mahsustur. Ey Peygamber! Sana selam olsun, Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun. (Ey Rabbimiz!) Selam bize ve Allah'ın salih kullarının üzerine olsun. Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka hak ilah yoktur. Yine şahitlik ederim ki Muhammed, O'nun kulu ve rasûlüdür» okur. Sonra Salli ve Bârik dualarını "Allah'ım! İbrahim'i ve İbrahim'in ailesini meleklerinin yanında methettiğin gibi, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ailesini de meleklerinin yanında methet. Şüphesiz sen çok övülensin, şeref sahibisin. Allah'ım! İbrahim'i ve İbrahim'in ailesini mübarek kıldığın gibi, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'i ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ailesini de mübarek kıl. Şüphesiz sen çok övülensin, şeref sahibisin.)
On ikinci adım: Sonra namazı bitirmeyi kastederek başımı sağa çevirerek "Esselamu aleykum ve rahmetullahi" derim. Sonra başını sol tarafa çevirip "Esselamu aleykum ve rahmetullahi" derim. Bu şekilde namazımı eda etmiş olurum.
Müslüman Kadının Örtüsü
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve Müminlerin hanımlarına de ki: "Cilbâblarını (bütün vücudu örten bol bir dış elbise) üzerlerine giysinler." Bu onların tanınıp, incitilmemeleri için daha uygundur. Allah; çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.} [Ahzâb Suresi: 59].
Yüce Allah, Müslüman kadına, yaşadığı ülkede İslam'a uygun giyilen elbiseleri giyerek, mahremi olmayan erkeklerin yanında, avret yerlerini ve vücudunun tamamını örtmesini farz kılmıştır. Kocası ve mahremi olan kimselerin dışında örtüsünü çıkarması haramdır. Mahremleri; Müslüman bir kadının ebedî olarak evlenmesine izin verilmeyen kimselerdir. Bunlar; babası ve yukarı doğru dedeleri (dede, dedenin babası), oğlu ve aşağı doğru torunları (torun, torunun oğlu), amcaları, dayıları, erkek kardeşi, erkek kardeşinin oğlu, kız kardeşinin oğlu, üvey babası, kocanın babası ve yukarı doğru kocasının dedeleri, kocasının başka hanımından olan çocukları ve aşağı doğru torunları, erkek süt kardeşi, süt annesinin kocası ve soyca haram olanlar süt yoluyla da haram olurlar.
Müslüman kadın giydiği elbisede dikkat etmesi gereken bazı kriterler:
1- Bütün bedeni örtmeli
2- Mahremi olmayan erkeklerin hazır bulundukları bir yerde süslenmek için giydiği bir elbise olmamalı
3- İçini gösteren şeffat elbise olmamalı
4- Bol bir elbise olmalı ve vücut hatlarını belli etmemeli
5- Mahremi olmayan erkeklerin yanından geçerken kokusunu alacakları güzel kokular sürünmüş bir elbise olmamalı
6- Erkeklerin elbisesine benzememeli
7- Gayrimüslim kadınların bayram ve ibadetlerde giydiği elbiselere benzememeli
8- Şöhret -ilgi çeken- bir elbisesi olmamalı
Mümin şahsiyetin özelliklerinden bazıları
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Mü'minler öyle kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Kendilerine O'nun ayetleri okunduğunda bu onların imanlarını artırır ve ancak Rabblerine dayanıp güvenirler.} [Enfâl Suresi: 2]
Doğru sözlüdür ve yalan konuşmaz.
Verdiği söz ve vaadini yerine getirir.
Anlaşmazlık anında çirkefleşmez.
Emaneti sahibine geri verir.
Kendi nefsi için sevdiği bir şeyi müslüman kardeşi için de sever.
Cömerttir.
İnsanlara ihsanda bulunur.
Akrabayı ziyaret eder.
Yüce Allah'ın kaderine rıza gösterir, rahata kavuşunca O'na şükreder, sıkıntı ve zor zamanlarda sabreder.
Haya sahibidir.
Yaratılmışa karşı merhametlidir.
Kalbi kin ve hasetten, azaları başkalarına karşı saldırganlıktan uzaktır.
İnsanları affeder.
Faiz yemez, faizle iş yapmaz.
Zina etmez.
İçki içmez.
Komşularına ihsanda bulunur.
Zulüm ve ihanet etmez.
Hırsızlık yapmaz ve aldatmaz.
Gayrimüslim olsalar bile ana babasına hürmetkârdır ve iyi işlerde (haram olmayan) onlara itaat eder.
Çocuklarını üstün ahlak üzerine yetiştirir. Farz olan emirleri onlara emreder, kötü ahlak ve haram olan şeylerden onları alıkoyar.
Gayrimüslimlerin dini işlerinde veya onlara has, onlarla anılan âdetlerine benzemez.
Günahları ve eksikliklerinden dolayı Yüce Allah'a tövbe eder ve bağışlanma diler.
Müslümanın itikatındaki önemli kurallar
1- Rabbimiz Allah'dır, O'ndan başka hak ilah yoktur, O'ndan başka ne Rab ne de hak ilah vardır. O'nun eşi benzeri yoktur, O'nu aciz bırakacak yoktur. O, her şeyi hakkıyla işiten ve görendir.
2- Allah -Subhânehu ve Teâlâ- zatı ile semada bütün mahlukatının üzerindedir ve mahlukatına temas etmez. Onun yüceliği ve yüksekte oluşu mutlaktır. Zatı ile her şeyin üstünde, her şeyden yüce ve her şey ona boyun eğmiştir. Allah -Subhânehu ve Teâlâ- her şeyi ilmiyle kuşatmıştır.
3- Allah Teâlâ'nın kendi nefsi için ispat ettiği ya da Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in O'nun için ispat ettiği isim ve sıfatları ispat eder. Yine Allah Teâlâ'nın kendi nefsi için reddettiği ya da Peygamberi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in O'nun için reddettiklerini reddederiz.
4- Allah Teâlâ duaları kabul eder, ihtiyaçları giderir, her şeyin sahibidir, O'ndan başkası zarar ve fayda veremez, kul göz açıp kapayana kadar bile O'ndan müstağni kalamaz. Kulun dua, namaz, adak, kurban, korku, ümit, tevekkül vb. gibi açık ve gizli ibadet çeşitlerinden herhangi birisini Allah Teâlâ'dan başkasına yapması haramdır. Kim, herhangi bir ibadeti Yüce Allah'tan başkasına yaparsa, şirk koşmuş olur.
5- Günahların en azametlisi ve büyüğü Yüce Allah'a şirk koşmaktır. Şirk üzere ölen kimseye Yüce Allah Cennet'i haram kılar ve onun varacağı yer Cehennem'dir. Şayet kul, şirkten tövbe etmeden ölürse Yüce Allah'ın affetmediği günahı işlemiş olur.
6- Kulun hakkında yazılmamış olan şey başına gelmez, takdir edilen de onu geçip başkasına gitmez. Müslümanın Yüce Allah'ın kaza ve kaderine iman etmesi ve takdir ettiklerinden razı olması gerekir. Her durumda Rabbine şükredip O'nu övmelidir.
7- Peygamber Efendimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- insanların en faziletlisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Kıyamet gününde ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul edilecek olandır. Yüce Allah, İbrahim -aleyhisselam-'ı halil edindiği gibi Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'i de halil edinmiştir.
10- Kur'an-ı Kerim; mucizevî, sıhhatinde şüphe duyulmayan, tilaveti ile ibadet edilen, Allah Teâlâ'nın, Cebrâîl -aleyhisselam- vasıtasıyla Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e, vahyettiği kitaptır. Allah Teâlâ tahrif ve değişimden bu kitabı korumuştur. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.} [Hicr Suresi: 9]. 11- Yüce Allah'a en yakın olanlar, O'na en çok itaat eden, O'nun dinine en çok uyanlardır. Arap'ın Acem'e, Acem'in Arap olmayana, beyazın siyaha, siyahın beyaza takvadan başka bir üstünlüğü yoktur. İnsanlar Âdem'dendir ve Âdem topraktandır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır.} [Hucurât Suresi: 13].
12- Müslüman; meleklerinin varlığına iman eder, onların Yüce Allah'ın nurdan yarattığı kullar olduklarına, Yüce Allah'ın mahlukatından bir mahlukat olduğuna iman eder. Bu meleklerden bazıları şunlardır: Cebrâîl vahiy getirmekle görevli melek, Mîkâîl yağmurla görevli melek, İsrâfîl sura üflemek ile görevli melek, ölüm meleği kulların canını almak ile görevli melektir.
13- Müslüman; kıyamet alametlerine, Deccal'in çıkışına, Meryem oğlu İsâ -aleyhisselam-'ın ahir zamanda gökten ineceğine ve Güneş'in batıdan doğacağına iman eder.
14- Müslüman; hak eden kimseler için kabir azabının varlığına ve hak edenler için kabirde nimetin olduğuna, Münker ve Nekir meleklerinin vefat eden kimseye kabrinde Rabbi, dini ve peygamberi hakkında sorguya çekeceğine, kabrin Cennet bahçelerinden bir bahçe ya da Cehennem çukurlarından bir çukur olduğuna iman eder.
15- Müslüman, kıyamet gününde yeniden dirilişe ve amellerin karşılığının tastamam verileceğine, Cennet ve Cehennem'in yaratılmış iki mahluk olduğuna ve fâni olmayacağına iman eder.
16- Büyü/sihir Yüce Allah'a karşı işlenmiş bir küfürdür. Öğrenilmesi; sahtekâr, dolandırıcı kâhin ve büyücülere gitmek haramdır. Müslüman, falcı ve müneccimlerin söylediğini tasdik etmez. Kim bunların söylediklerini tasdik ederse Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e indirileni inkâr etmiş olur.
17- Müslüman, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashabını sever, onları sevenleri sever ve onlardan nefret edenlerden de nefret eder. Çünkü onların sevgisi din ve imandandır ve onlardan nefret etmek ise küfür ve nifaktantır. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: «Ashabıma sövüp hakaret etmeyin.» Müslim rivayet etmiştir. Sahabeye söven, onlardan bir tanesinin değerini düşürecek sözlerde bulunan herkes sapkın bir bidatçidir.
18- Müslüman, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sonra ilk halifenin Ebû Bekir es-Sıddîk -radıyallahu anh-, ümmetin en faziletlisi ve önde gelenidir. Sonra Ömer b. el-Hattâb -radıyallahu anh-'ın. Sonra Osman -radıyallahu anh-'ın. Son olarak da Ali b. Ebî Tâlib -radıyallahu anh-'ın olduğunu ispat eder. Onlar raşit halifeler ve hidayete ermiş imamlardır.
19- İbadetler tevkifidir (ibadetleri ancak vahiy düzenler). Allah Teâlâ'nın kitabında veya Rasûlü Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetinde sabit olmadıkça, Yüce Allah'a ibadet etmek caiz değildir. Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'in vefatından sonra onun sünneti üzerine olmayan, insanların uydurduğu bütün ibadetler kabul olmayan bidatlerdir. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Her kim, bizim şu işimizde/dinimizde ondan olmayan bir şeyi ihdas ederse o red olunmuştur.» Buhârî rivayet etmiştir.
20- İbadetlerin kabulü iki temel esasa bağlıdır. Bunlar ibadette yüce Allah'a karşı ihlaslı olmak ve Peygamber Efendimiz -sallallahun aleyhi ve sellem-'in sünnetine uygun hareket etmektir. O zaman ihlaslı olmayan ve sünnete uygun olmayan her ibadet kabul edilmez.
Mutluluğum dinim İslam'dadır.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Erkek veya kadın, Mümin olarak kim salih amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.} [Nahl Suresi: 97]. Bir Müslüman'ın kalbine mutluluk, neşe ve rahatlık veren şeylerin başında Rabbi ile aracılar olmadan bir bağının olmasıdır. Hayatta olan ya da ölmüş hiçbir aracıya ya da putlara ihtiyacı yoktur. Yüce Allah kitabı Kur'an-ı Kerim'de her daim kullarına yakın olduğunu, onları duyup dualarına icabet ettiğini haber vermiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Kullarım sana benden sorarlarsa (bilsinler ki) ben onlara çok yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin duasını kabul ederim. O halde, benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler ki, doğru yolda olsunlar.} [Bakara Suresi: 186], Allah Teâlâ, bizlere, kendisine dua etmemizi emretmiş ve duayı, Müslümanın Rabbine yakınlaştığı en büyük ibadetlerden biri kılmıştır. Allah -Azze ve Celle- şöyle buyurmuştur: ﴾Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü bana ibadeti (dua etmeyi) bırakıp büyüklük taslayanlar, aşağılanarak Cehennem'e gireceklerdir.﴿ [Mümin/Gâfir Suresi: 60], Salih Müslüman, daima Rabbine muhtaçtır, O'nun huzurunda daima dua eder ve salih ibadetlerle O'na yaklaşır.
Allah Teâlâ, bizleri bu kâinatta boş yere yaratmadı, büyük bir hikmet için yarattı. O da hiçbir şeyi O'na ortak koşmadan yalnızca O'na ibadet etmektir. Bizim için özel ve sosyal hayatımızın tüm işlerini düzenleyen kapsamlı bir ilahi dini meşru kılmıştır. Bu adil şeriat ile dinimiz, canımız, namusumuz, aklımız ve malımızı içeren hayatımızın olmazsa olmazlarını koruma altına almıştır. Kim dini emirlere uygun yaşar ve haramlardan kaçınırsa, hayatımızın olmazsa olmaz hususlarını korumuş ve hiç şüphesiz mutlu ve huzur içinde yaşamış olur.
Müslümanın Rabbi ile olan bağı derindir. Bu bağ; huzur, psikolojik rahatlık, sakinlik, güven, mutluluk, Rabbinin kulunun yanında olup yardım ettiği ve Mümin kulunu dost edindiği hissini uyandırır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: {Allah iman edenlerin dostudur; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.} [Bakara Suresi: 257].
Bu büyük bağ, bizi Rahmân'a yaptığımız ibadetten zevk almaya, O'na kavuşmak için özlem duymaya ve imanın tadını hissederek mutluluk semalarında kalbin süzülmesine sevk eder.
İmanın tadını, salih ameller işleyen ve günahlardan sakınarak lezzetini alandan başkası tarif edemez. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «Rab olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan, rasûl olarak Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'den razı olan kimse imanın lezzetini tatmıştır.» Müslim rivayet etmiştir.
Evet, bir kimse, her daim yaratıcısının önünde olduğunu hissederse, O'nu en güzel isimleri ve sıfatlarıyla tanırsa, O'nu görüyormuşcasına ibadet ederse, Yüce Allah'tan başkasına bu ibadeti sarf etmezse, dünyada mutlu, güzel bir yaşam sürer ve ahirette de akıbeti güzel olur.
Bu dünyada Müminin başına gelen musibetlerin sıcaklığı, şüphe duymadan kesin inancının soğukluğuyla, Allah Teâlâ'nın takdirine razı olarak iyi ve kötü bütün takdirine hamdederek ve tam bir razılık ile kaybolur gider.
Bir Müslümanın saadet ve huzurunu arttırması için özen göstermesi gereken hususlardan biri de; Yüce Allah'ı çokça zikretmesi ve Kur'an-ı Kerim'i okumasıdır. Allah Teâla şöyle buyurmuştur: {Bu kimseler, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.} [Ra'd Suresi: 28]. Bir Müslüman Allah'ı ne kadar çok zikreder ve Kur'an okursa, Allah Teâlâ ile olan bağı o kadar artar, nefsi arınır ve imanı güçlenir. Aynı şekilde bir Müslüman dinini sağlam kaynaklardan öğrenmeye çalışmalıdır ki, Allah Teâlâ'ya basiret/ilim ile ibadet edebilsin. Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: «İlim talebi, her Müslüman üzerine farz kılınmıştır.» İbn Mâce rivayet etmiştir, Kendisini yaratan Allah Teâlâ'nın emirlerine, hikmetini bilse de bilmese de boyun eğip teslim olmalıdır. Allah Teâlâ yüce kitabında şöyle buyurmuştur: {Allah ve Rasûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir Mümin erkek ve hiçbir Mümin kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim, Allah'a ve Rasûlüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.} [Ahzâb Suresi: 36].
Yüce Allah'ın salatı, selamı Peygamber Efendimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in, ailesinin ve bütün ashabının üzerine olsun.
Müslüman İçin Faydalı Bilgiler
Kulların Yaratılmasındaki Hikmet
Yüce Allah'ın El-Esmâü'l-Hüsnâ'sından (En Güzel İsimlerinden) Bazıları:
Peygamberim Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Hediye Edilmiş Rahmettir:
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Bazı Özellikleri:
Kur'an-ı Kerim, Rabbimin Kelamıdır
İkinci şart: Namazı dosdoğru kılmak
Dördüncü şart: Ramazan orucunu tutmak
Beşinci şart: Beytullah'ı haccetmek
Birinci şart: Yüce Allah'a iman:
Beşinci şart: Ahiret gününe iman
Altıncı şart: Hayır ve şerri ile kadere iman
Mesh ve çorap üzerine mesh etmek
Mümin şahsiyetin özelliklerinden bazıları